Her şeyden önce evinize yeni bir mubiş almaya karar verdiyseniz bunun için pet shop'a değil evde yavru alan, ticari kaygı gütmeyen kişilerden almanız. Peki nasıl bulacağım o kişileri? derseniz, www.muhabbetkusu.com.tr adresinden ya da bunun gibi diğer forumlardan evde üretim yavrulara ulaşabilirsiniz. Bu sitelerde gördüğünüz yavruların çoğu zaten alıştırılmış oluyor. Sizin fazla uğraşmanıza gerek kalmıyor. Ben de bunu Minty'i aldıktan sonra öğrendim malesef.
Evde İlk Zamanlar
Bebeğinizi ordan, burdan, biyerden evlat edindiiz, kafesini güzelce dizayn ettiniz ve evin en işlek, en çok yaşanan yerine yerleştirdiniz. Ben kafesin ne çok aşağıda ne çok tepede, tam göz hizanızda olması gerektiğine inanıyorum. Bizim bir oturma odamız yok. Günümün çoğunu salonda geçiriyorum. Bu sebeple kafesi salonun baş köşesine yerleştirdim.
Daha sonra onunla yumuşak ses tonuyla konuştum. Yanaklarındaki tüyleri kabartıp beni dinleyişini unutamıyoum. Bir iki gün sonra elimi kafese sokup öylece bekledim. Eliniz kafesteyken avuç içiniz aşağı bakmalı. El onlar için çok acayip bir şey. Hatta siz çok acayipsiniz ona göre. Kocamansınız, gaganızın yerinde yumuşak acayip bir ağzınız var, gözlerinizin ikisi de önde, hele o pençeleriniz... Ya altından kocaman tırnaklar çıkar da onu parçalayıverirse! Uzaylıların eline düştü sanki kuş. Siz ona empati yapıp onun annesi olduğunuzu onu besleyip seveceğinizi, onunla oynayacağınızı hissettirmelisiniz. Bunu yavaş, güven veren hareket ve ses tonuyla yapmalısınız. Ani hareketlerden sakınmalısınız. Ve her şeyden önce SABIRLI VE İNANÇLI olmalısınız.
Ben çalışan bir kadın olduğum için. Minty'i de benden başka eğitecek kimse olmadığı için sabah işe gitmek üzere kalktığımda mümkün olduğunca çabuk hazırlanıp kendi kahvaltımdan ödün veirp onu elimle besleme seansları yaptım. Şöyle ki, sabah hava tam aydınlanmamış bizimki de akşamdan beri hiç bir şey yememiş oluyor haliyle. Avucuma biraz yem alıp yavaşça uzatıyorum ve sabırla bekliyorum. Tabi ki her seferinde önce kendini kafesin duvarlarına bi vuruyor hunharca. :( Ben sabırla bekliyorum. Ancak ümit vaat eden bir durum da var ki yem ilgisini çekiyor. Çırpınışının faydasız olduğunu görüp sakince tünekte beklerken önünde avucumda duran yeme bakmadan edemiyor. Ağzı sulanıyor sanki :)) Asla kafesten yemliği çıkarmadım. Asla aç bırakmadım. Muhabbetler 3 saatte bir yem yerler. Ben işteyken o yedi içti. Akşam olup da geldiğimde ev karanlık olduğundan yemliği göremiyor ve aç oluyordu haliyle. Ben hınzır da bu fırsatı kaçırır mıyım? Hemen alıyorum avucuma biraz yem ve uzatıyorum o yine çırpınıyor ama yılmıyorum. Günler böyle giderken tabi akşam arada parmğımı tünek yapıp uzatıyorum çıkmaya alıştırıyorum. Çıkıyor. Kafes içinde parmaktan parmağa çıkma alıştırmaları yaptırıyorum. Çıkmasını istediğiniz parmağınızı ayaklarının biraz üstüne karnına doğru koymalısınız. Kuşlar hep yukarıda durana çıkma eğilimindedir. Ayak hizasından aşağıda duran parmağa gitmezler. Ertesi sabah sanki parmağıma çıkan o değilmiş gibi çırpınmalar... Moralim bozuluyor. Ama VAZGEÇMİYORUM. Bu arada biraz daha aşama katediyoruz ve elimdeki yemden yemeye başlıyor artık. Elime çıkıp yeme uzanması yarım saat alsa da elim uyuşsa da SABREDİYORUM. Artık akşam yemeklerini ve sabah kahvaltılarını elimden yemeye baya alışıyor. Akşamları evde olduğum saatlerde kursağı düzleştikçe yem uzatıyorum. Çok zevkli :))
Bir hafta falan kafesten çıkarmamayı planlamıştım ama kendisi kafeste çırpınırken yanlışlıkla kaçıverdi. (bir hafta sonra çıkarsam da bir şey değişmeyecekti aslında. Kafesteyken odayı tanıyamazlar uçmaları gerek.) Kendini duvara, tavana, bir de yere vurdu :( ceresi yara oldu. Çok korktum, üzüldüm ama hemen tepesine koşmadım akbaba gibi düşman gibi... Kendini toplayıp yürüyünce yavaşça gittim yanına. Elimi uzattım gelmdi tabi. Uçtu yukarıda bir yere kondu. tekrar uzattım parmağımı, GELDİ! inanamadım ama parmağıma geldi. Sonra yavaş yavaş uçurma alıştırmalarına başladım. Parmağıma alıp kendim çıkardım kafesten. dışarıda çoktan bir oyun alanı yapmıştım bile. Orada zaman geçirmeyi çok sevdi. Ama hiç uçup bana gelmezdi. Neler denedim neler. Karşısında bir şeyler yedim, bir şeyler kurcaladım, yok! ama gelmek için can attığı da belliydi. :)
Sonunda!
Bir gün masada portakal soyuyorum bi baktım uçtu kafama kondu! O anı hiç unutamam. Dünyalar benim oldu! O günden sonra da hep kafamda, omzumda gezdi. Tüm uğraşlarım nihayet sonuç vermeye başladı. Artık bana gelmesi için ona yem uzatmama gerek yoktu. Bundan sonrası ileri eğitim. Konuşma çalışmaları.
Ha bu arada onu hiç kafese koymuyorum o hep özgür. Salonum onun yuvası. Onun özgürlüğünün bedelini, her yerin kuş kakası olmasıyla ve çiçeklerimi mahvetmesiyle ödesem de asla pişman değilim. Kuşlar kafeste yaşamak çin yaratılmamışlardır. Bunu sakın unumayın. Eğer kafesten hiç çıkarmıycam diyorsanız kuş size göre bir evcil değildir. Nekadar geniş de olsa kafeste yaşatmak zulümdür onlara. Buna hakkımız yok.
Ne kadar çok emek vermişsiniz ve sabır göstermişsiniz.Sizi yürekten tebrik ediyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. :) Güzel yorumunuz için. Bloğuma ilk yorum atan siz olduğunuz için de ayrıca minnettarım. Beni ne kadar mutlu ettiniz. Sağ olun , var olun. :)
Sil